DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ

7. SINIF 3. ÜNİTE KONU ÖZETLERİ

7.3.1 Güzel Ahlaki Davranışlar

Bu makalede adalet, dostluk, dürüstlük, öz denetim, sabır, saygı, sevgi, sorumluluk (mesuliyet), vatanseverlik, yardımseverlik temalarıyla ilgili özet bilgiler ve bunlarla ilgili Kur'an'dan ve Peygamber Efendimizin sünnetinden açıklamalar bulunmaktadır.

Adalet

Adalet; herkese eşit davranmak, hakka ve hukuka uygun davranmak, ölçülü olmak demektir. Adaletin uygulandığı toplumlarda huzur ve güven ortamı oluşur. İnsanlar barış içinde yaşarlar. Haksızlıklar olduğu zaman ise kargaşa olur, huzur bozulur, dostluk ve kardeşlik ortamı zarar görür. Bu sebeple toplumun her kesiminde adalet titizlikle uygulanmalı, hukuka riayet edilmelidir. Anne babalar çocuklarına, öğretmenler öğrencilerine, yöneticiler emri altında çalışanlara adil davranmalıdırlar.

"Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği, yakınlara yardım etmeyi emreder..." (Nahl suresi, 90. ayet)

"Ey iman edenler! Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun..." (Nisa suresi, 135. ayet)

"...Eğer hükmedecek olursan aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah adil davrananları sever." (Maide suresi, 42. ayet)

"Adil devlet başkanı ve idareciler, mahşer yerinde Allah'ın yüce lütfuna ve himayesine erecek olanların öncüleridir." Hz. Muhammed (s.a.v.)

• Kureyş kabilesinin ileri gelenlerinden varlıklı bir kadın bir suç işlemişti. Bazı kişiler kadının cezalandırılmaması için sahabeden Üsame bin Zeyd'i Peygamberimize aracı olarak gönderdiler. Peygamberimiz onların bu isteğine kızıp üzüldü ve şöyle buyurdu: "Nasıl oluyor da bazı kimseler Allah'ın emri karşısında aracı olmaya kalkışıyorlar. Sizden öncekilerin helak olmasının sebebi şudur: İçlerinden ileri gelenler suç işlerse göz yumulur, ceza verilmezdi. Kimsesiz, zayıf insanlar suç işlerse cezalandırılırdı. Allah'a yemin ederim ki kızım Fatıma dahi bu suçu işlese cezasını vermekte tereddüt etmezdim."

Dostluk

Dostlar; iyi ve kötü günde birbirlerini yalnız bırakmayan, sevinçlerini ve üzüntülerini paylaşan, birbirlerini Allah rızası için ve karşılıksız seven kişilerdir. Dinimiz bizden dostça ve kardeşçe yaşamamızı ister. Dostluk ve kardeşliğin temeli ise sevgidir. Kur'an-ı Kerim'in Tevbe suresinin 71. ayetinde müminlerin birbirlerinin dostu olduğu, birbirlerine iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırdıkları belirtilir. Birbirlerine dargın olanların, birbirlerini sevmeyenlerin, kardeşliği zayıf kalmış olanların aralarının ise düzeltilmesini ister. "Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin..." (Hucurat suresi, 10. ayet) Peygamber Efendimiz de insanların sevgi ve saygı çerçevesinde dostça ve kardeşçe yaşamalarını öğütlemiştir. Bununla ilgili olarak Birbirinizle ilgiyi kesmeyin, birbirini e sırt çevirmeyin, birbirinize kin tutmayın, haset etmeyin. Ey Allah’ın kulları kardeş olun! Bir Müslüman’ın üç günden fazla kardeşiyle küs kalması helal olmaz." buyurmuştur. "Biriniz kendisi için istediğini Müslüman kardeşi için de istemedikçe gerçek anlamda iman etmiş sayılmaz." buyurarak dostumuzu kendimizden ayırt etmememiz gerektiğini vurgulamıştır.

Dürüstlük

Doğru sözlü ve dürüst olmak, toplumsal huzurun ve mutluluğun gerçekleşmesi bakımından oldukça önemlidir. Çünkü her insan iş yaptığı, arkadaşlık kurduğu veya herhangi bir şekilde irtibata geçtiği kişilerin güvenilir olmalarını ister. Bu güven ortamı insanların, dolayısıyla toplumların daha mutlu olmalarını sağlar. Ancak birisi tarafından kandırılmak, aldatılmak, dolandırılmak insanı çok üzer. Bu durum hiç kimsenin hoşuna gitmez.

Yüce dinimiz İslam işlerimizde, sözlerimizde, kısacası hayatımızın her alanında dürüst ve güvenilir olmamızı ister. Bunun örneğini en iyi şekilde Peygamberimizin hayatında görmekteyiz. O (s.a.v.), dürüst ve güvenilir bir insan olduğu için "el-emin" olarak anılmış, şaka bile olsa yalan söylememiş, dürüstlükten, doğruluktan hiç ayrılmamıştır. Biz de O'nun yolundan gitmeli, doğruluktan ayrılmamalıyız. Çünkü doğruluk bize başta Allah'ın rızasını, sonra da insanların saygı ve sevgisini kazandırır.

"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin. (Böyle davranırsanız) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar..." (Ahzab suresi, 70. 71. ayetler)

"...Verdiğiniz sözü yerine getirin. Çünkü verilen söz sorumluluğu gerektirir." (İsra suresi, 34. ayet)

"Emrolunduğun gibi dosdoğru ol..." (Hud suresi, 112. ayet)

"Doğruluk insanı iyiliğe, iyilik de cennete ulaştırır." Hz. Muhammed (s.a.v.)

"Bizi aldatan bizden değildir." Hz. Muhammed (s.a.v.)

Öz Denetim

Öz denetim kişinin dışarıdan bir baskı olmaksızın, davranışlarını denetleyip sınırlaması, kendini kontrol edebilmesidir. İnsan, söz ve davranışlarından sorumlu bir varlıktır. Yüce Allah, Kur’an’da insanın sorumlu bir varlık olduğunu şöyle bildirmiştir: "İnsanoğlu kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?" ((Kıyamet suresi, 36. ayet)

Hz. Peygamber Müslümanların her zaman Allah’a (c.c.) karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerektiğini şöyle belirtmiştir: "Nerede olursan ol Allah’a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran."

Her şeyi gören ve bilen Allah’a (c.c.) inanan insan, yaptıklarının bilindiğinin farkında olur. Bu bilinç inanan insanı, doğruluğa ve kontrollü bir hayata sevk eder. Her istediğini yapmaması gerektiğini bilir. Ahirette hesap vereceği düşüncesiyle Allah’ın (c.c.) kendisine yüklediği sorumluklara göre yaşamaya gayret eder.

Öz denetime sahip olan kişi nerede nasıl davranması gerektiğini bilir. Davranışlarını kontrol altında tutmak, şeytanın hile ve tuzaklarına karşı bilinçli olmak ve Müslümana yakışır bir öz denetim duygusuyla yaşamak her Müslümanın gayesidir. Aksi halde nefsinin her istediğini yapan ve Allah’ın (c.c.) emrettiği yoldan ayrılan kişi, nefsinin isteklerini Allah’ın (c.c.) isteklerinin önüne geçirmiş olur.

Sabır

İslam dininde müminlerin sabrederek Allah’tan (c.c.) yardım dilemeleri istenmiş ve bu konuda şöyle buyrulmuştur: "Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir." (Bakara suresi, 153. ayet)

Yaşanılan güçlükler karşısında sabırlı davranmak imanlı olmanın bir gereğidir. Zira Hz. Peygamber ve ilk Müslümanların Mekke dönemindeki en belirgin özelliği zorluklara ve baskılara sabretmeleri ve imanlarından taviz vermemeleriydi. Öyle ki Hz. Muhammed’e (s.a.v.) "İman nedir?" diye sorulduğunda "Sabırlı ve müsamahalı olmak." diye buyurmuştur.

 

Hz. Muhammed’in (s.a.v.) anne ve babası o küçükken vefat etmiştir. Çok sevdiği evlatlarının ölümünün acısını yaşamıştır. İslam’ı tebliğinde yaşadığı sıkıntılar nedeniyle doğup büyüdüğü Mekke’den Medine’ye göç etmiştir. Bütün bu sıkıntılara gösterdiği sabrıyla Hz. Peygamber Müslümanlara örnek olmuştur.

Saygı

İslam dinine göre müminlerin özelliklerinden biri de Allah’a (c.c.) olan saygılarıdır.

"(O takva sahipleri ki) onlar, görmedikleri halde Rablerine candan saygı gösterirler..." (Enbiya suresi, 49. ayet)

Müslümanların Yüce Allah’a olan saygıları insanlara olan davranışlarına da yansır. Zira her canlının yaratıcısı ve yaşatıcısı Allah’tır (c.c.). O’na olan saygının göstergesi olarak O’nun yarattıklarına da saygı duyulması gerekir.

Güzel ahlakı ile örnek olan Hz. Peygamber saygın bir insanın nasıl olması gerektiği hususunda Müslümanlara yol göstermiştir. O her insana yaratılıştan hak ettiği saygıyı göstermiştir. Hz. Peygamber muhataplarına ismen seslenmiş, çocuklara selam vermiş, çocukların hatırlarını sormuş, yerine göre gençlerden izin istemiş, konuşanı can kulağıyla dinlemiştir. Onun bütün bu davranışları konumu ve cinsiyeti ne olursa olsun insana duyduğu saygının göstergesidir.

Sevgi

Sevgi insanın manevi ihtiyacıdır. Yüce Allah yarattığı varlıkları sevdiği için yaratılıştan itibaren onların kalplerine sevgiyi yerleştirmiş, bu sayede huzur bulmalarını sağlamıştır. "...Huzur bulasınız diye... aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. (Rum suresi, 21. ayet) Bu sebeple sevgi insan için bir nimettir. Çünkü sevginin olduğu yerde barış olur, huzur olur, dostluk, kardeşlik, merhamet ve hoşgörü olur. Peygamber Efendimiz de konuyla ilgili olarak bir hadisinde şöyle buyurmuştur: "İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olmazsınız."

Sorumluluk

Eş anlamlısı "mesuliyet" sözcüğüdür. İslam dini insanı sorumlu bir varlık olarak kabul etmiş ve davranışlarından sorumlu tutmuştur. Yüce Allah, toplumlara peygamber göndererek onlara sorumluluklar yüklediğini şöyle bildirmiştir: "Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. Hiçbir günahkâr, başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz." (İsra suresi, 15. ayet)

İnsanın Allah’a (c.c.) karşı en önemli sorumluluğu kulluktur. Bu bilinçle yaşayan Müslüman, hayatındaki dinî, ahlaki, toplumsal, hukuki sorumluklarını da bilir ve üzerine düşen görevleri yerine getirir.

 

Hz. Muhammed (s.a.v.), Allah’a (c.c.) kulluk sorumluluğunu yerine getirmenin yanında peygamberlik vazifeleri konusunda da çok titiz davranmıştır. O bazen geceleri ayakları şişinceye kadar namaz kılmış, Allah’ı (c.c.) zikretmiş ve Allah’tan (c.c.) bağışlanma dilemiştir. Bir yandan Allah’ın (c.c.) kendisine verdiği risalet görevini en güzel şekilde yerine getirmiş diğer yandan da evindeki işleri diğer aile reisleri gibi kendisi görmüştür.

Vatanseverlik

Vatansever vatanını, milletini büyük bir tutkuyla seven, bu uğurda her türlü özveride bulunan kimseye denir.

İslam dini Müslümanları vatanını sevmeye ve korumaya teşvik etmiştir. Tehditlere karşı korunmasını ve mücadele edilmesini istemiştir. Hz. Peygamber "Bir gün ve bir gece nöbet tutmak, bir ay oruç tutup, geceleri namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Şayet kişi nöbette ölürse yapmakta olduğu işin sevabı devam eder ve kabirdeki sorgu meleklerine karşı güven içinde olur." buyurarak vatanı korumanın bir ibadet olduğunu vurgulamıştır.

İslam dininde şehitlik ve gazilik övülen mertebeler olmuştur. Şehit, Allah (c.c.) yolunda ve kutsal kabul edilen din, vatan, namus, mal, can uğruna öldürülendir. Gazi ise savaşa gidip büyük yararlılıklar gösteren ve sağ olarak dönen müminlere denir. Toplumda gazi ve şehitlere saygı duyulmuş ve hürmet gösterilmiştir.

"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah’ın lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar." (Âl-i İmran suresi, 169-170. ayetler)

Yardımseverlik

Toplumda herkesin gelir düzeyi eşit değildir. Bu sebeple dinimiz zenginlerin fakirlere ve muhtaçlara yardım etmelerini emretmiştir. Örneğin zekat vermek farz, fitre vermek vacip, sadaka vermek ise sünnet olarak belirlenmiş ibadetlerdir.

"Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık hayra sarf edenler var ya, onların mükafatları Allah katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler." (Bakara suresi, 274. ayet)

"Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size verilse gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkmayın..." (Bakara suresi, 267. ayet)

"Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir." (Al-i İmran suresi, 92.ayet)

Bilinçli ve duyarlı insanların fakirlere, muhtaçlara, kimsesizlere yardım etmeleri, hem yardım eden kişinin Allah'ın rızasını kazanmasına vesile olur, hem de toplumda birlik, beraberlik, kardeşlik ve dayanışma duygularının gelişmesine katkı sağlar. Bu da toplumun huzurunu ve mutluluğunu beraberinde getirir. Zaten insan dünya aleminden ahiret alemine göçerken malıyla mülküyle değil, sevaplarıyla göçecektir. Allah'ın huzurunda mal zenginliğinin hiçbir faydası olmayacaktır.

"Komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir." Hz. Muhammed (s.a.v.)

"Cömert (kişi), Allah'a yakındır." Hz. Muhammed (s.a.v.)

"Din kardeşinin ihtiyacını karşılayanın, Allah da ihtiyacını karşılar. Müslümandan bir sıkıntıyı giderenin, Allah da kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Bir Müslümanın ayıbını örtenin, Allah da kıyamet gününde ayıplarını örter." Hz. Muhammed (s.a.v.)

"Hz. Peygamberin, kendisinden bir şey istenip de ona 'hayır' dediği hiç görülmemiştir." Ashab-ı Kiram'dan Hz. Cabir (r.a.).

Bir miskini gördün ise

Bir eskice verdin ise

Yarın anda karşı gele

Hak libasın giymiş gibi

Yunus Emre

Yorumlarınız (0)

Henüz yorum yapılmamış.

Düşüncelerinizi Bizimle Paylaşın

Yorum Yap
  • Ortaokul
  • 7.Sınıf
  • Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
  • Ahlaki Davranışlar
  • 7.3.1 Güzel Ahlaki Davranışlar
Whatsapp İletişim Hattı